9 Şubat 2013 Cumartesi

öyle bir itmiş ki pezevenk, düş düş bitmiyor.

bünye bir yerden sonra alışıyor; birinin seni, senin ruh halini en tepeye çıkartıp ordan aşağıya bırakmasına bünye alışıyor. zaten ne yaşarsak yaşayalım alışıyor bünye. yoksa yokluğa, varsa varlığa, aşağıya atıldıysa düşmeye alışıyor. çünkü yapabileceği başka bir şey yok.

ne gariptir ki insan hep sever uçurum kenarında dolaşmayı. zaten insan, beyni olan en gerizekalı yaratıktır konu gönül işi olunca.

bi sabah uyanıyorsun ve mutsuzsun. ertesi sabah uyanıyorsun daha mutsuzsun. sonra daha mutsuz. öyle bir itmiş ki pezevenk, düş düş bitmiyor.

eğer şanslıysan çakılıyorsun yere. çok da güzel oluyor.

ama şanslı değilsen biri tutuyor seni aşağıda. çakılmıyorsun. keşke çakılsan. çünkü o seni tutan kişi seni tekrar yukarı çıkartıyor. ve ne yazık ki gün geliyor başka bir uçurumdan seni aşağıya atıyor.

sonra aynı döngü.

ve bünye tabi ki bu döngüye de alışıyor. sonra dua ediyor insan düşerken sonunda çakılmak için.

bir üçüncü olasılık da süper şanssız insan işi. ve sanırım süper şanssız bir gerizekalıyım. önce düştüm, sonra biri tarafından yukarı çıkartıldım, sonra aşağıya atıldım. her şey tamam, buna alışıktım ama kenardaki dalda takılı kaldım. bunu hiç hesaba katmamıştım.

düşemiyorum da çıkamıyorum da ve şuan çok kötü bir şey oluyor; sanırım orospu çocuğu bünyem buna da alışıyor.

başkası tarafından yukarı çıkartılan birinin aşağıya düşerken bana çarpmasını bekliyorum.

-ki bunun da 100 milyon yılda bir yaşanabileceğini düşünürsek..-

neyse.. bünye dalda çürümeye de alışacaktır nasılsa.

kemerleri sikeyim, iyi uçuşlar dilerim.


7 yorum:

  1. anlatımın çok çok güzel

    YanıtlaSil
  2. Hepimize iyi düşüşler

    YanıtlaSil
  3. Bu karı yazmayı biliyo aq

    YanıtlaSil
  4. Gerçekten süper ötesi anlatıyorsun, gerçekten müthiş yorumlayıp betimliyorsun olanları, duyguları, yaşadıklarını. Ama biliyor musun bazen hayat sandığımız kadar karanlık, olasılıklar sandığımız kadar küçük ve uçurumlar sandığımız kadar katil değil. Bazen işte tam o ikinci düşüşten sonra takıldığın o dalın altında seni tutmak için bekleyen biri değil de sana doğru tırmanan biri oluyor. Düşmek için çabalama sakın. Ve yine sakın ki o dala da alışmaya çalışma bence. Elbet daldaki çaresiz bir yaban kedisini kurtarmaya gönüllü biri tırmanacaktır o ağaca. Ve elbet seni daldan kurtardığı gibi, aldığın yaraları da sarmayı bilecektir. Tam olarak senin bu yazdıklarını en az yüz bin defa düşünmüş biri olarak söylüyorum bunu. Hayatta beyaz olasılıklar da var :) Öpüyorum :*

    YanıtlaSil
  5. En sevdiğim yazın, yüreğine sağlık.. :)

    patron

    YanıtlaSil
  6. kartal da en sevdigini yukariya ,hatta cok yukariya cikarir,ordan bir kusbakisiyla manzara izlettirir,ve gene izlettirir hatta insan izledigi bu manzara karsisinda mestolup kendini kartalin pencesinde havadayken güvende hisseder,,ve sonra asil an buandir,kendinden gecmis oldugun an et kemikten ayrilmaya hazirhale gelir gibi olmus olur,,ve beklenen an bu andir..kartal seni dahada yukariya cikarir ,cikardikca kendinden gecer insan.ve O an ,iste o an final diyebilecegimiz kutlu an kartal icin baslar ve getirir avini yüksektepelerin üzerine ,taslarin kayaliklarin bol oldugu yere..iste bu kutluanin baslamis oldugu an penceler yavas yavas acilir..acildikca kartalin gögsüne carpan rüzgar ,kartali hafifletip dahada yukariya cikarir.ve o anda av kendinden gecmis sekilde kendini boslukta bulur..o bosluktan düserken kendinden gecmisoldugundan,düstügünde aci hissetmez..cünkü kartal onu hafifletmistir..vs.vs.vs. siz siz olun ,birilerinin sizi yukariya cikarmasina izin vermeyin...sonuc yem olursunuz.....

    YanıtlaSil