24 Mart 2016 Perşembe

eskiz

Ne yapacağını bilemeyip her şeyi yapmışsın da bir tanesi bile doğru çıkmamış gibi, gibisi fazla. Tane tane bölünmüş her bir parçana pansuman yap istersen, bütününe ne fayda? Eski bir hatıra olarak kalsın istediysen unutma ama bir o kadar hatırlama, eski bir hatıra olarak kalsın istediysen her boş kağıda onu karalama. Bu bir karalama.

Üstünü çizerken kağıdı yırtmışım gibi, ikimizden başka, en çok senden başka, kimsenin olmadığı bir masada kalakalmışım gibi, dünyanın bilmem neresinden 3 ayda gelen vazoyu, en çok bir bacağı kırık sehpanın üzerinde sevmişim gibi, en sevdiğim koltuğu sana vermişim de rahat ettirememişim gibi, sana baktığım her güzel karede başkasını gözünde görmüşüm gibi bir hayal kırıklığı, gibisi fazla.

Senin için biriktirdiğim şarkıları dinlemeden, kafiyesine adını işlediğim şiirleri hiç bilmeden, derdini alıp, sabahlara kadar içinin düğümünü çözmeye çalıştığımı görmeden, sanki seni tutup, şehrin en sevdiğin yerinde, onu sevdiğin yerinden vurmuşum gibi gönderiyorsun beni, gibisi fazla.

Akrebin ağırlığına aldırmadan, ona dokunmaktan asla vazgeçmeyen saniye gibi, izi bile olmayan yaranın acısını, her seferinde aynı yerde sızlatır gibi, her göz dalışında, boşluklara yüzünün her santimini kazımış gibi, yürürken bastığın yerleri yerim yurdum saymış gibi, bi türlü ulaşamadığım kalbinin ritmi benim her gece ninnim olmuş gibi unutamadım, gibisi fazla.

Dokunulduğunda kapanan küstüm çiçeği gibi, içime dokunduğundan beri küsüm olmayışına. Doğuştan sağır Ankara kedisi kadar duyuyorum diğer her şeyi, sen sustuğundan beri. Ömrünün baharında, vahim bir kazayla gözlerini kaybetmiş genç bir kızın karanlığında, senin bıraktığın renkleri anımsamaya çalışıyorum, sen bana siyah beyaz olduğundan beri.

Yaptığım her yanlış yalnızlığımın çarpanı ama kalabalıklar bitmiyor, kalabalıklar benden uzakta bitiyor, senin kadar. Hiçbir şey eskisi gibi değil, en çok yaşamak, ondan bir çok alışmak. Gibilerin hepsi fazla.

Varlığım, biraz da yokluğuna armağan olsun.

1 yorum: