İçime siniyorsun adam.

daha önce yaşadığım herhangi bir şeye benzemiyor. daha önce yaşanmış olma ihtimalinin olduğuna da inanmıyorum. tam olarak içime göre tasarlanmış bir ruh.

elleri, dokunduğu her yeri kendisine çevirebiliyor. bunu, dizime dokunduğunda anlamıştım. dizime dokunduğunda içimde doğan çocuklardan haberi yoktu.

ağzını izlemekten ne dediğini anlayamıyorum. hiç bir şeye benzeyemeyecek kadar güzel, kimsenin anlayamayacağı kadar anlamlı şeyler söylüyor olmalıydı. dudaklarının hareketine kalbimle ritim tuttuğumdan haberi yoktu.

baktığı yerde çiçeklerin açtığına yemin edebilirim çünkü kadıköy'de yürüyen çiçekler gördüm. evet.  yüzüme her baktığında kafamda açan çiçeklerden haberi yoktu.

yürüyüşü mesela. karşıdan bana yürürken saydığım adımlarından ibaret matematiğim. o bitmeyen 25 adımda sayılardan bir kez daha nefret ettiğimden haberi yoktu.

sarıldığında saç diplerimin gülümsediğini hatırlıyorum. öyle bir sarılmak ki sanki zaten vücudumun bir parçasıymış hissi uyandıran. belinde kavuşturduğum ellerimin arasına dünyaları sığdırdığımdan haberi yoktu.

kokusunu ilk duyduğumda -500 derece suya atılmış gibi oldum. bir sırılsıklam oluş hiç bu kadar güzel kokmamıştı. koku hafızamı sıfırladığından haberi yoktu.

sesini duyan herkesin cennete gideceğinden eminim. sesini duyan herkesi öldürmek istediğimden de eminim. çok uzun yıllardan sonra bana hediye edilen müzik kutusu gibi. sesini duydukça etrafımda dönen balerinlerden haberi yoktu.

avucunun içi avucumun içine değdiğinde ateşim çıkıyor ve gözlerimin damarlarına kadar yanıyorum. bunu kızaran yüzümden anlamış olabilir. yüzümün kızarmasından nefret ederim ama vücudumdaki bütün kan başıma hücum ederken duyduğum şarkıdan haberi yoktu.

boynunda bir ömür yaşanılabileceğine karar verdiğimde o kahvesini içiyordu. hiç bu kadar güzel bir bardak kavrayış görmemiştim ve hiç bu kadar alnıma göre yapılmış bir boyuna gömülmemiştim. boynunun bütün yastıklardan daha huzurlu olduğundan haberi yoktu.

öpüşü bütün ölülere tekrar can verebilecek kararlılıktaydı. dudaklarında cennetin tadı vardı. her öpüşünde bir eşyamızı daha cennete taşıdık ve adım gibi eminim onun da daha önce hiçbir şeyden bu kadar çok haberi olmamıştı.