6 Eylül 2016 Salı

Evin içindeki evsizlik

bi kaç parça kıyafet, mutlaka bir diş fırçası, sahiplendiği alelade bir bardak, sepetin içinde bir çakmak, en sevdiği koltuğu sıkıyosa kaldır yak. gideni siktir edin, evin içindeki evsizliği anlatıyorum.

önce evin yarısını vuracak deprem, senin solunda kalan her şey enkaz. yatağın artık tek kişilik, bekle, soluna dönebilmene daha zaman var. ışıkları ne kadar açarsan aç dağılmaz o karanlıklar, bütün duvarları sil istediğin kadar, beyin zarına işlemiş o kokular. bir süre dinle, hala evde ayak sesleri var, sen şarkını söylerken eşlik edecek sana unutmamak için direndiğin dudaklar. nerde olursan ol bir gölge izleyecek seni odanın kapısından, korkunç.

kendini bir süre düşünmeyeceksin. aslında bir süre komple düşünmeyeceksin. evin sağlam kalan kısmı hala yaşanabilir durumda, varsın solun soğuk olsun ne fark eder, hiç fark etmez diyeceksin. sadece diyeceksin. evin anahtarını deliğe sokup her çevirişinde nasıl fark edecek göreceksin. belki başka yerlerde kalırsın bir süre, kaçmaktan yorulana kadar. belki misafiri hiç eksik etmezsin kulağındaki bangır bangır o sesi susturduğunu sanana kadar. kendinle bir saniye yalnız kaldığında aklın evin köşelerinde onunla buluşacak, kimse görmeden kaçamak öpüşeceksin, sadece bir saniye. varsın solun soğuk olsun ama sağın da ısınmayınca fark edecek, göreceksin.

elini yatağın boş tarafına atıp kim bilir gecelerce ne boşluklardan düşeceksin. bir dakika şunu tutar mısınların havada asılı kalacak, kendini onlarla birlikte asmak isteyeceksin. seslenme mesafesi uzaklıklar sonsuz yollara dönüşecek, evin 60 metrekarelik bir kara deliğe. aynalarda çakılı kalan yüzü her sabah gömecek seni o deliğe.

sonra evin diğer yarısını sen yıkacaksın, belki içinde kendin de varken yakacaksın. halıdaki ayak izleri gitsin diye, zaten çatısı olmayan ev mi olur diye diye toprak atacaksın üstüne.

senden sonra çok tatlı bir çift gelir yerleşir belki evinize, sen o sokağı bundan sonra düşman bileceksin. 

gideni siktir edin, kalanı da. bu enkazdan sağ çıkan olmayacak.

1 yorum:

  1. Simdiii.. Hatirlamadigim pek cok sey var. Onlari hatirlatmakla basliyim. Senin zamaninda tumblr in mi me vardi sanki ve niye nasil Nerden denk gelip de ulastigimi dogrusu hatirlamiyorum, bu bir. Bu bir olmaya da bilir tabii cunki ben hafizama guvenim senin bana guvenin kadar bisey yani sonucta anonimik bi hatrim oldugunu soyluyorum, hadi bu da iki. Muhtemelen cok bulaniyodum hayatimin neresinde dondugumu bilmeden, ve bi o kadar muhtemelen kitabimin da neresindeydim, bu iki bucuk, o kitap hala yarim cunki. Uc hic bi zaman sansli sayim olmadi, ucvaktekadar hep unutmak isteyerek yasadim bak bu ayri. Uce gelicek olursam, bigun bi bilog actigimi sonra sildigimi ki yazdigim herseyi yoketmek icin cabalarim sonucu belki ara ara okuma karari almistim, soyleyebilirim. Dort de ne desem beyenirsin, nerden nasil nicin geldi bilmiyorum ama aklima blogunun ismi dustu. Ha bu arada bu dordunu bilmek niye isteyesin ama bi yerden baslamam gerekti, ben zaten hep boyleydim ortasindan biyerden alsam hersey elim ayagima dolanabilirdi bir zamanlar bana piskolocik destekte bulunan piyanoogretmenimin da dedigi gibi. Ha tum bunlari niye yaptim buraya, dusundugum bi seyi paylasmak istemisim o da su ki bu sitede acidan baska bi sey bulundugunu, en azindan benim tarafimdan. Tabi bu sayiyla siralama yaparken parmak hesabiyla kontrol eden birinin dusuncesi, bu da bes. Bak niyeyse besi severim bes iyidir hani elini acip avucuna bakarken.. Belki sen de avuclarina bakarsan acidan baska bi sey gorebilirsin, parmak uclarin yalan soyluyo olamaz cunki, bu da bi avuc.son.

    YanıtlaSil