saat 2:30 olmuş. zamanı takip etmeyi bıraktım, öğlen 1 olduğunda da şaşırıyorum artık gece 3'ü gördüğümde de. ben yatmak için hazırlanıyorum, içimde bir hareketlilik, içim toplanmış yine sana gelmeye çalışıyor. pılını pırtını toplayıp, beni günde 180 kez terk edip sana yerleşiyor. içim gidiyor. sana.
şu an neredesin? her neredeysen benim dünyam oradan başlıyor, orada bitiyor. sanıldığı kadar büyük değil dünya, o kadar da yuvarlak değil, düz değil, geoit veya üçgen hiç değil. senin bastığın yer kadar dünya. attığın iki adımın arası kadar. 1 metre mi 80 santim mi bilmem, ama oraya sığdım gitti. gözünün çarptığı yerler kadar manzaram var, gördüğün her şey kadar anım. nereye dokunduysan ben hep oralarda doğarım. işte bu kadar.
cebinde unuttuğun kağıt parçası gibiyim. orada bi yerlerdeyim. sana çok yakın ve hatta senin ihtiyacınım, ama hatırına çok uzağım. şimdilik. en dev bardağının kenarıyım bazen, dudaklarının şahidiyim. manzarandaki bir ağacım belki, gözlerinle buluşmak için kim bilir kaç yıldır uzamaya çalışıyorum. öylece masada duran herhangi bi şeyim ya ne bilesin neden oradayım, ne bileyim ben de. bu kadarım işte. etrafın kadarım.
bir kuyu var içimde, dibinden sürekli senin kadife sesin geliyor. tırmanıp tırmanıp tekrar atlıyorum. yumuşacık en dibin bile, hiç öldürmüyor, hep kucaklamaya hazır.
işte bu kadar kaldım ben, bile isteye, seve seve. sana düşüp, sana kalkıyorum. senden geliyorum ama yine sana varıyorum. 3 metrekarelik odada oradan oraya çarpıp sende iyileşiyorum. iyi-leşiyorum.
dünya bu kadar işte, dünyam bu kadarmış.
hep derler ya hani "oh be dünya varmış".
(Kenya)
YanıtlaSil