ne çok şeyi unuttun, ama en çok kendini. ne çok bekledin, ama en az kendini. yaşlandın, kilo aldın, çirkinleştin.
kendini sevmeyi bıraktın, sevmenin yollarını aramayı da. unutarak çıktın her şeyin içinden ya da unutarak ördün kendini duvar gibi, kendine. ne çok şeyden vazgeçtin , ne çok şeydin bak nasıl bittin. gerçekten nasıl bittin?
çok güzel olduğunu düşündüğün her şeyin güzelliğinden emin değilsin şimdi. bildiğin tek şey artık kendini bulamadığın. bakmadığın yer kalmadı, kendini aramadığın göz. bir yerlerde düşmüş olmalısın, bir tren rayında kalmış olabilirsin, bir şarap şişesinde. bir sabah ezanı vaktinde kalkıp oturduğun o artık sizin olmayan evde. bir yerlerde bırakmış olmalısın bi şeyleri, belki hala boşaltmadığın geçen seneki tatil valizinde, belki de hediye ettiğin bir günün neşesinde. bu bitmişlik yanlışlıkla değil, aynalara baka baka, isteye isteye.
sen artık hiçbir şey değilsin. kalbin birinde belki varsın belki yoksun. belli değilsin. şişesi beğenildiği için alınan su kadar değersiz ve kırgınsın. artık seni kimse anlamaz, zaten kimse dinlemez.
sen kendini parça parça ikram ettin, artık kimse tek parçanla yetinmez.
geçmiş olsun.
sen kendini parça parça ikram ettin, artık kimse tek parçanla yetinmez.��
YanıtlaSil