söylenenleri unuttum da söylenmeyenleri unutamıyorum. içini okuyordum. içini çok sevdiğim bir romanın en güzel yeriymişcesine, okursam bitecek, okumazsam meraktan ölecekmişim hissiyle okuyordum. sen ayracı aldın gittin.
"beni kimse sevmez" dediğim zamanki şaşkınlığını unutamıyorum. "seni nasıl sevmesinler ya" derkenki ciddiyetini de. bak. aynaya bak. beni işte öyle sevmezler. beni en güzel senin gibi sevmezler.
içimi 3 parçaya ayırdım. giriş, gelişme ve sonuç. her bölümde 100 bin defa vazgeçtim senden. bu her bölüm için gözlerimden çıkan 4 litre tuzlu su demek. tuzlu su açısından türkiye'nin doğal kaynağı sayılabilirim.
boşlukta sallanan mutlu rüzgar zili gördüm bugün, mezarlığa bakan bir balkonda. hayatımda hiçbir şeyde bu kadar kendimi bulmamıştım.. seni severkenki halimin aynısıydı. fırtınana dayanamadım.
seni rüyamda gördüm gece. inan hatırlamıyorum. inandın mı? göğsümde uyuduğun an bitsin diye kendi yüzüme su dökerek uyandım. sen hiç kendi yüzüne su dökmemişsindir.
düşündüklerini kabul edemiyorum. o düşündüklerini gerçekten düşünebildiğine inanamıyorum. sokakta bağırmıştın sen aşığım diye. sokakta aşığım diye bağıran adam sevmeyi nasıl bırakır anlayamıyorum.
içimde seninle bağlantısı olan her şeyi kaybettim. mavi kabloyu kesecektin atar damarı değil. fışkıran kanı durduramıyorum.
son bi kez yan yana durmalıydık. kimin eli daha büyük en azından buna bakmalıydık. son sarılman sahteydi onu geri al. son öpüşüm her şeyden gerçekti o sende kalsın.
seni son bir kez arayamamamı dünyanın en güzel keşkesi ilan ediyorum.
Beni de böyle sevmediler. Sevileceğimize inandırılmak ne kötü.
YanıtlaSil