3 Temmuz 2014 Perşembe

iftar tatlısı

ben hangi yola sapsam senin penceren hepsini görüyor. öyle bi yere koymuşum ki seni içimin en yüksek dağının en tepesi.

bir önemimiz yok artık biliyorum. belki de hiçbir zaman bir önemimiz olmadı ama seni öldürme planlarım ciddi değildi. en azından şimdilik.

"beni nasıl görüyorsun" diye sordum. arkam sana dönüktü. şöyle bi salladın kafanı görmesem de anladım. içinden "seni görmüyorum" demek geçti çünkü doğru olan buydu. "arkadaş olarak" dedin. bu beni güldürdü. bu her zaman beni güldürür.

ama sen beni mutlu ediyorsun diye düşündüm, söyleyemedim. 'sen içtiğim suyun tadısın' diyecektim gerek görmedim. sen var ya üç ana rengimin karışımısın ama haberin yok. ben her gün adından besteler yapıyorum duvarlarım ezberledi. benim avucumun içi senin yanağının izi. 'yanağının izini daha önce bir avuçta gördün mü sen' diye soracaktım soru işaretimi bulamadım. 'sen benim arkadaşım dışında her şeyimsin' diye tekrarladım içimden. kafamın içinden geçenleri oku diyen gözlerle baktım sana, sen yerde bir şeyler arıyordun, kaçmak anlamında.

10 saniyede bunlar geçti aklımdan. hemen geçip gitti. seni teyit eden bir ses tonuyla tekrarladım "demek arkadaş olarak" ve tabi ki gülümsedim çünkü bu acının emriydi.

sonra ekledim hiç merak etmeyen gözlerinin en siyahına dalarak,

'ben de seni öyle görüyorum.'

görmüyorum.

3 yorum: